30 Mayıs 2013 Perşembe

1- Bol bol fotoğraf çekin. Fotoğraf çekmeden nerede hata yaptığınızı anlayamazsınız. Kadrajınızı oturtamazsınız.
Çekim sayınıza takılmayın.
2- Çektiğiniz fotoğrafları paylaşın. Paylaşın ki insanlar hatalarınızı söyleyebilsinler, bundan çekinmeyin, herkes bir gün fotoğrafa yeni başladı.
3- Hata yapmaktan korkmayın. Hata yapa yapa yapmamayı öğreneceksiniz.
4- Makinenizi yanınızda taşıyın. Makineniz büyük de olsa küçük de olsa, ağır da olsa hafif de olsa yanınızda taşıyın, çekmek istediğiniz karenin ne zaman karşınıza çıkacağı belli olmaz.
5- Makinenizi ve lensinizi iyi tanıyın. Sık sık makine ve lens değiştirmek hem görüş açınızı, hem gözünüzün eğitimini geciktirir.
6- Fotoğraf izleyin. Fotoğraf paylaşılan siteleri sık sık ziyaret edin. Farklı fotoğraflar vizyonunuzu genişletir, bakış açınızı değiştirir.

27 Mayıs 2013 Pazartesi

Resimlerde Fotojenik Olmanın Yolları

Resimlerde ve Fotoğraflarda güzel çıkmanın ve fotojenik olmanın yollarını ve yöntemlerini sizlere açıklamak istiyoruz. Sizlerde fotoğraflarda nasıl daha fotojenik olabilirim sorusunun yanıtını konumuz içinde bulabilirsiniz.

 1- Renk seçimi Ten ve saç renginle uyumlu olarak kıyafetlerde sana en çok yakışan rengi seçmekle işe başlayabilirsin. Doğru renkler daha canlı görünmeni sağlar. Bu konuda en yakın arkadaşlarından ya da annenden fikir almak akıllıca olacaktır. Hafif bir makyaj da yine daha dinamik görünmene yardımcı olur. Gözlerini ön plana çıkarmak için göz kalemi ve rimel, sivilcelerini kapatmak için pudra ya da fondöten kullanabilirsin. Malum, patlayan flaşlar tüm kusurları gün gibi ortaya seriyor:)

 2- En iyi göründüğün açıyı belirle Bu açıyı keşfetmek için biraz pratik yapman gerekiyor. Dijital fotoğraf makinesi ya da cep telefonunun kamerası ile değişik pozlar çekmek hem zevkli hem de sonucu garantili bir yöntem. Objektife doğru dümdüz bir duruş genellikle fotoğraflarda çok iyi sonuç vermez, bilgine…

 3- Kafa ayarı Başını tutman gereken açıyı belirlemek gerçekten de ince ayar istiyor. Fakat madem bu yola baş koydun, o halde çalışmaya da hazır ol:) Vesikalık çektirir gibi dimdik karşıya bakılarak verilen pozlar genelde günlük fotoğraflarda iyi durmaz. Ya da eğer başını çok fazla eğersen bu kez de çift çene oluşma riski doğar. Başını çok az eğip kamera göz seviyenin üstündeymiş gibi bakmak ve hafif yana dönük durmak çoğu zaman olumlu sonuç verir. Tabii başta da söylediğimiz gibi en uygun pozisyonu ancak prova yaparak bulabilirsin. Modellerin ve fotojenik bulduğun kişilerin fotoğraflarına bakmak poz seçmen konusunda sana yardımcı olacaktır.

 4- Gülümse Eğer özel bir konsept yoksa fotoğraflarda gülümsemeye özen göster. Yıllar sonra baktığında kendini asık suratlı ve mutsuz bir halde görmek istemezsin herhalde değil mi? İşin zor kısmı ise gülümsemenin samimi gözükmesini sağlamak. Çünkü yapmacık bir gülüş hemen kendini belli eder. Poz verirken yıllar sonra kendini görmek istediğin şekilde hayal etmek, gülümsemene yardımcı olabilir. Eğer dişlerinin çirkin olduğunu düşünüyorsan hafif bir tebessüm ile durumu kurtarabilirsin. Yapmacık bir gülüşten uzaklaşmak için püf noktalardan biri de rahat olmak. Endişeli ve gergin bir ruh hali objektifin gözünden kaçmaz. O yüzden de “fotoğraflarda çok çirkin çıkıyorum” gibi bir önyargın varsa bir an önce bu fikri kafandan atman gerek.

 Özel bir tüyo Dilini üst damağına, dişlerinin hemen arka tarafına bastırarak daha diri ve kendinden emin bir yüz duruşu sağlayabilirsin. Modellerin de poz verirken kullandıkları bu taktik, kulağa komik gelse de emin ol işe yarıyor.

26 Mayıs 2013 Pazar

25 Mayıs 2013 Cumartesi

Fotoğrafta Net Alan Derinliği

Amatör fotoğrafçılar, DSLR makinalarını aldıktan bir süre sonra ekipmanın ve özellikle objektifin çok önemli olduğu konusunda genel bir fikre kapılır. (Bu tam olarak doğru sayılmaz.) Bu yüzden ceplerindeki parayı harcamak maksadıyla objektif satınalmak için arayışa başlarlar. Bu arayış ekipmanlarını güncellemek ya da genişletmek maksadıyla ek objektif satın almak şeklinde olabilir. Eğer ilk aldıkları objektiften memnun değil iseler yeni alacakları objektif için "kılı kırk yarmak" deyiminin hakkını vermeye çalışacaklardır. Peki objektif alırken nasıl kılı kırk yaracağız?
Öncelikle yapılması gereken: hangi odak uzaklığı ya da odak aralığındaki objektife ihtiyacımız olduğunu belirlemek.
Bir süre fotoğraf çektikten sonra, fotoğraf çekmenin inceliklerini öğrendikçe nasıl fotoğraflar çekmek istediğiniz yavaş yavaş ortaya çıkacaktır. Elinizde bulunan objektif bu tür fotoğrafları çekmenize izin vermiyorsa ekipmanınızı yenilemenin zamanı (gerçekten) gelmiştir. Fakat öncelikle bilmeniz gereken bir terim var: Kırpma Faktörü ya da Odak Uzaklığı Çarpanı (Crop Factor, Focal Length Multiplier). Bu konuyu bir önceki yazımda geniş olarak anlattım, eğer terime yabancıysanız ya da detaylı olarak okumak isterseniz. Krop Faktör ya da Odak Uzaklığı Çarpanı nedir, ne işe yarar, zararı var mıdır? yazısını okuyabilirsiniz.
Kullandığınız ekipman APS-C sensör bulunduran krop faktörlü bir gövde ise objektif seçiminde bu kriteri öncelikle düşünmemiz gerekiyor. Çünkü alacağımız objektifin odak uzaklığı değişecek ve kırpma faktörü ile çarpılacak. Yani mesela tele objektif almak istiyorsunuz 70-200mm bir objektifte karar kıldınız; ama bu objektif sizin kullandığınız gövde de 105-300mm olarak görev yapacak. Objektif seçiminizi buna göre yapmalısınız.
Nikon APS-C gövdeler için ürettiği objektiflere DX ibaresini ekliyor. Dolayısıyla üzerinde DX yazılı bir Nikkor objektif FF gövdelerde tam olarak kullanılamıyor. Aynı şekilde Canon ise bu tür objektifler için EF-S ibaresini kullanır. Üçüncü parti lens üreticileri Sigma DC, Tamron Di II, Tokina ise DX kısaltmasını kullanıyor. Bu objektifler APS-C gövdeler için özel olarak üretildiğinden sonradan gövde değişimi yapacağınızda ya da ikinci gövdeniz varsa ve bu bir FF (Full Frame) gövdeyse bu objektifle birlikte kullanamayacağınız anlamına gelecektir.
Hangi odak uzaklığı aralığında bir objektif alacağınıza nasıl karar vereceksiniz? Aslında bu iş çok kolay, beğendiğiniz ve çekmek istediğiniz bir fotoğraf bulun ve eğer ulaşabiliyorsanız o fotoğrafın EXIF (dijital fotoğrafların içine perde hızı, diyafram, makine marka ve modeli gibi teknik bilgilerin gömülmesini sağlayan bir sistem) değerlerine bakın. Hangi makina ve hangi odak uzaklığında çekilmiş öğrenin. Arkadaşlarınızın elindeki objektifleri deneyin. Hangi odak uzaklığında hangi açıyı görüyorsunuz test ederek bulmak çok daha öğretici olacaktır.
Başka bir yöntem olarak Tamron'un uzun süre önce hazırladığı güzel bir uygulama var onu kullanabilirsiniz; Focal Length Comparison. Bunu kullanarak hangi odak uzaklığı kaç derece görüş açısına sahip fotoğraf üzerinde görebiliyorsunuz. 35mm film (aynı zamanda FF) ya da Dijital (APS-C yani krop faktörlü) makinalar için ayrı ayrı seçim de yapabiliyorsunuz. Dilerseniz programı indirip lokal bilgisayarınızda da kullanabilirsiniz.
Benzer şekilde çalışan ve Nikon ekipmanlarını seçmenize izin veren başka bir uygulama daNIKKOR Lenses Simulator. Burada hem DX ve FX gövdeleri, hem de DX ve FX objektifleri birlikte ve ayrı olarak test edebiliyor ve hangi ekipmanın işinize yarayacağını tespit edebiliyorsunuz.
Canon sayfalarında da detaylı olmasa da odak uzaklığının görüş açısını nasıl değiştirdiği konusunda ufak bir uygulama mevcut.
Odak uzaklığımızı ya da odak aralığımızı belirledikten sonra bu aralıkta hangi ürünler olduğuna bakmamız gerekecek.
Aslında odak uzaklığınızı belirlerken çok fazla katı davranmamak gerekir, bu konuda biraz esnek olmak elimizdeki seçenekleri değerlendirirken bize avantaj sağlayacaktır.
Örneğin makro çekimlerden hoşlandığınızı farkettiniz ve bundan sonra daha fazla makro fotoğraflarla ilgileneceksiniz diyelim. Daha iyi makrolar çekmek istiyorsunuz, o zaman bir makro objektif satın almanız gerekecek. Hangi aralıkta bir objektife ihtiyacınız olduğunu tespit ettikten sonra bu odak uzaklığındaki objektifleri tespit etmek çok zor değil. Ana marka olan Canon ya da Nikon'un dışında üçüncü parti lens üreticilerinin ürünlerini de listeye ekleyerek tüm objektifleri belirlemeliyiz. Piyasada satılan güncel objektifleri ve fiyatlarını bulabileceğiniz birçok web sitesi mevcut. Benim en çok kullandığım ve tavsiye edebileğim site B&H. Buradan SLR Camera Lensesbölümüne giderek dilediğiniz kriterlerde arama ve seçim yapabilirsiniz.
Objektiflerin üzerinde yazan kısaltmaların anlamları nedir?
Tüm objektiflerin üzerinde bir veya birkaç harften oluşan çeşitli kısaltmalar görürsünüz. ÖrneğinAFDXVRG gibi. Bu kısaltmaların anlamları objektifin markasına göre değişik anlamlar içerir. Aslında özelliklerin büyük kısmı standart; fakat patent hakları nedeniyle farklı isimlendirmeler kullanılıyor. Yani sarsıntı önleyici ya da titreşim önleyici sistemin pratikteki faydası değişmiyor; fakat markalar arasında kullanılan teknoloji farklı ve dolayısıyla da isimlendirmesi değişiyor. Nikon Vibration Reduction yani VR kısaltmasını kullanırken, Canon Image Stabilization yani ISkullanıyor, Sigma Optical Stabiliser yani kısaltma olarak OS kullanmayı seçmiş.
Bu ve buna benzer kısaltmalar oldukça işinize yarayan bilgiler sunacaktır. Bu yüzden objektifin üzerinde yazan tüm kısaltmaların anlamlarına bakmanızı önereceğim. Örneğin üzerinde G kısaltması bulunan Nikkor objektiflerin diyafram ayarlama halkası yoktur. Tamamen gövde üzerinden dijital olarak diyaframı ayarlamak zorundasınız. Tüm markaların kısaltmalarını Türkçe açıklamalı olarak Objektiflerin üzerindeki kısaltmalar sayfasında bulabilirsiniz.
Objektifleri tespit ettikten sonra ilk elemeyi birçok kişi sanırım maliyet üzerinden yapacaktır.
SLR Camera Lenses bu adreste listelediğimiz objektiflere ait fiyatlar USA de bulabileceğiniz ortalama fiyatlardır. Başka sitelerde bir miktar altında ya da bir miktar üzerinde fiyatlarla karşılaşabilirsiniz. Aynı ürünleri Türkiye'den yetkili satıcılarından almaya çalıştığınızda karşılaşacağınız fiyatlar malesef sizi üzecektir. Fakat Türkiye'de de yukarıdaki fiyatların az bir miktar üzerinde spot piyasadan alışveriş yapma imkanınız var. Aslında en iyi yöntem USA ya da Hong Kong gibi yerlere giden tanıdıklara ısmarlamak; fakat bu her zaman mümkün olmuyor.
Fiyatlar konusunda bir örnek verelim; Nikon DX format bir objektif olan Nikon 10.5mm f/2.8G ED DX Fisheye almaya karar verdik ve baktık ki USA fiyatı $624 (985 TL). Bunun Türkiye'deki fiyatını araştırdığınızda her bulduğumuz fiyat 1600 TL nin üzerinde çıkıyor. Başka bir örneğe bakalım Canon EF 17-40mm f/4L USM için mesela. B&H fiyatına baktığımızda $750 (~1180 TL) olarak görüyoruz. Türkiye'deki fiyat araştırması için aşağıdaki rakamlara bakmanız yeterli;
Objektifin fiyatı arttıkça USA ve Türkiye arasındaki uçurum da artıyor. Bu yüzden genellikle spot alışveriş çok daha zahmetsiz ve hesaplı bir çözüm oluyor. Spot alışverişte Canon EF 17-40mm için ödeyeceğiniz bedel yaklaşık ~1400TL civarında olacaktır. Spot alışveriş aslında yasal olmayan bir ticaret; fakat Türkiye'deki fiyatların yüksek olması ve fotoğrafçıların çoğunun amatör (bu işten para kazanmıyor) olması nedeniyle tercih ediliyor. Fakat bu tip alışverişler biraz risk içeriyor ve karşılıklı güvenin önemi büyük. Ödeyeceğiniz miktara bağlı olarak alacağınız risk düzeyini kendiniz belirlemelisiniz.
Başka bir alışveriş yöntemi ise Internet üzerinden özellikle ebay den alışveriş. Sıfır objektifler için buradan alışveriş yapmayı pek tavsiye etmiyorum. Çünkü Türkiye'ye girişte gümrüğe takılma ve size pahalıya malolma ihtimali yüksek. Fakat ikinci el bazı ürünler ve başka ekipmalardan (pil, kart vs.) €150 geçmeyecek şekilde alışveriş yapabilirsiniz.
Tüm bu bilgiler ışığında alabileceğimiz ürünlerin bir kısmını eledik ve elimizde belli başlı üç ya da dört adet objektif kaldı. Şimdi yapmamız gereken Lens Review' larına bakmak.
Lens Review yani objektif incelemeleri konusunda Türkçe kaynak bulmak neredeyse imkansız. Belli başlı sitelerde İngilizce olarak bulabiliyoruz. Aslında bir kaç kişi sadece bu konuya özel bir çalışma içerisine girse ne hoş olurdu ya, neyse.. Objektif incelemeleri için bakabileceğimiz sitelerden birkaçı;
Benim daha çok tercih ettiğim ve güvendiğim siteler photozone ve Nikon kullandığımdankenrockwell. Fakat değişik görüşler okumak, farklı yaklaşım ve kullanıcı tecrübeleri için birçok kaynağa bakmak gerekiyor.
Bu teknik testler labaratuvar koşullarında yapıldığından gerçek dünyadaki kullanımı ve sonuçları hakkında çok fazla fikir vermeyebilir. Bu yüzden objektifleri kullanan kişilerin deneyimlerinden faydalanmak başka bir seçeneğimizi oluşturuyor.
Almak istediğimiz objektifi kullanan tanıdığımız fotoğrafçılar varsa bunlarla birebir konuşmak, yoksa yine internet üzerinden yapacağımız okumalarla kullanıcı tecrübeleri hakkında fikir sahibi olabiliriz. yukarıda yazdığım bazı sitelerde, örneğin fredmiranda'da daha çok kullanıcı tecrübelerine, objektifin pozitif ve negatif yönlerine değinilerek yer veriliyor. Fakat unutmamak gerekir ki bu yazılanların çoğu subjektiftir; fakat her zaman fikir verme açısından faydalıdır.
Bazı fotoğrafçılık blogları ve tecrübelerin paylaşıldığı platformlar da işinize yarayacaktır. Türkçe kaynak bulmakta sıkıntı çekebilirsiniz. Malesef Türkçe olan kaynakların çoğunluğu forum sayfalarında gözden kayboluyor. Yine de netfotograf.com forumlarını ve fotokritik forumlarındakidonanım-ekipman kategorisini takip edebilirsiniz.
Tüm bunlara rağmen seçtiğiniz objektif hakkında kafanızda soru işaretleri olabilir. En iyisi birebir test etmek.
Alacağınız objektifi seçtiniz, paraya kıyıp almaya kararlısınız ama kafanızı kurcalayan bazı sorular olabilir. "Acaba çok ağır mı?", "Netleme hızı yeterli olacak mı?" vs.. gibi sorular objektifi almadan önce sizi rahatsız ediyorsa tanıdık birilerinden objektifi edinerek kendi makinanızda test etmeniz çok önemli. Eğer tadınık kimse de yoksa teknoloji marketlerinde vitrindeki ürünleri deneyebilirsiniz. Mümkün mertebe birebir test etmek kararınızı kesinleştirmede önemli rol oynayacak.
Bu kadar kılı kırk yarmaya gerek yok diyorsanız.
O zaman kafanıza takılan soruları sorduğunuz, bilgisine güvendiğiniz, o meşhur fotoğrafçı arkadaşınızın yakasına yapışın. Ona "Ben şöyle şöyle fotoğraflar çekmek istiyorum, şu kadar da para harcayabilirim, hangi objektifi alayım dersin?" şeklinde bir soru sorarak cevaba kısa yoldan da ulaşın, tercih sizin.

17 Mayıs 2013 Cuma

Çektiğiniz fotoğrafın renklerinin olması gerektiğinden farklı tonlarda çıktığı oluyor mu? Beyazlar sarı ya da mavi tonlara kayıyor mu? Eğer bu tarz sorunlar yaşıyorsanız makineniz, otomatik beyaz dengesi çalışırken zorlanıyor olabilir. Belki de dün akşam evde yaptığınız çekimlerde farkında olmadan beyaz dengesini değiştirdiniz ve makine hala aynı ayarlarla fotoğraf çekmeye çalışıyor :)Beyaz bir nesneye renkli ışık tuttuğunuzda, nesne o ışığın renk tonlarında görünür. Farklı ışık kaynakları farklı renk sıcaklıklığına sahiptir ve bu da sahnenin renkleri üzerinden doğrudan etkiye sahiptir. Güneş ışığı, gölgeden, gölge de evimizdeki lambalardan farklı renk sıcaklığına sahiptir. Beynimiz ortamdaki ışık kaynağına göre irisimizi kullanarak pozlamayı yaptığı gibi, normal bir şekilde görebilmemiz için ışığın rengini de yorumlar. Dijital fotoğraf makinesinin beyaz dengesi özelliği de ışık sıcaklığındaki bu farkları ayırt edecek şekilde tasarlanmış ve filmli dönemde kullanılan film ve filtrelerin yerine geçmiştir. Bu yazımızda renk sıcaklığının ne olduğunu ve beyaz dengesini değiştirmenin fotoğraflarımızı nasıl değiştirdiğini öğreneceğiz.

Renk Sıcaklığı ve Kelvin

Kelvin, teoritik olarak termal enerjinin olmadığının kabul edildiği mutlak sıfır (-273.15°C ) noktasını referans alan, sıcaklık ölçmek için kullanılan termodinamik sıcaklık skalasıdır. Kelvin isimlendirmesi, ‘mutlak termodinamik skalası’na duyulan ihtiyaç üzerine yazan İngiliz fizikçi ve mühendis William Thomson, Baron Kelvin-I’den (1824–1907) gelmektedir.
Aynı aralığa sahip olduklarından Kelvim ve Santigrat sık sık beraber kullanılırlar. Sıfır Kelvin, -273.15 Santigrat dereceye eşittir ve hesaplamak için şu formül kullanılır:  [K] = [°C] + 273.15
Lisede fizik hocalarımızın ısrarlı hatırlatmalarını tekrarlayalım: Kelvin ısı değil, sıcaklık birimidir :)
Kelvin, sıcaklık ölçü birimidir.
Kelvin, sıcaklık ölçü birimidir.
Renk sıcaklığı Kelvin (K) cinsinden ölçülür. Işık tayfında beyaz renk 5500 Kelvindir. Yüksek renk sıcaklıkları mavidir ve daha soğuk görünürler. Sarı, turuncu ve kırmızı gibi daha düşük renk sıcaklıkları ise daha sıcak bir görünüme sahiptirlerdir. Normalde kırmızı rengi daha sıcak olarak algılarız ama renk sıcaklığı cinsinden kırmızılar, mavilere göre daha düşük değerlere sahiptirler.
Her rengi soğuk, nötr ve sıcak olarak tanımlayabilmek mümkündür. Aşağıdaki tabloda çeşitlikli ışık kaynakları için renk sıcaklık değerlerini görebilirsiniz*. Bir fotoğrafta aynı anda hem güneş alan, hem de gölgede kalan bölümler olabilir. Bu gibi durumlarda fotoğraflar için tek bir renk sıcaklıklığından bahsetmeyiz.
Işık kaynaklarının Kelvin cinsinden renk sıcaklıkları.
Işık kaynaklarının Kelvin cinsinden renk sıcaklıkları.
*Işık kaynaklarının renk sıcaklık değerleri kaynaktan kaynağa değişiklik göstermekte. Burada kullandığım değerler cambridgeincolour.com sitesindeki değerlerdir. Mesela gölge için farklı kaynaklarda şu değerler görülebilmekte: 8000K7100-8000K9000K, 6500-7000K (Lighting photo Workshop, Chris Bucher), 8000K (Stoppee’s Guide to Photography&Light, Brain&Janet Stoppee) vb.
Fotoğrafta farklı tonlar yer alabilir.
Fotoğrafta farklı tonlar yer alabilir.

Beyaz Dengesi

Fotoğraf makinesinin beyaz dengesi özelliği, fotoğrafı çekilen sahnenin renklerini fotoğrafçının istediği şekilde kaydetmek için vardır. Buradaki mantık renkleri bizim gördüğümüz gibi bırakmak olabileceği gibi, ortamdaki ışık kaynaklarından kaynaklanan renk sapmalarını düzeltip, beyazların ‘beyaz’ görünmesi şeklinde de olabilir. Yani beyaz dengesi ayarı tamamen fotoğrafçının tercihine kalmıştır. İstediğimiz etkiyi verecek beyaz dengesi ayarını fotoğrafın çekim anında yapmak, bilgisayar başında uzun zamanlar harcamamak için önemlidir.
İnsanın görme sistemi ortam ışığına uyum sağlayarak farklı ışıklı ortamlarda da rahat görmemizi sağlar. Fotoğraf makinesi ise dijital olsun, analog olsun kendi sınırları içinde renkleri yorumlar. Filmli makinede özel film ve/veya renkli filtreler ile yapılan bu işlem dijital fotoğraf makineleri ile çok daha kolaylaşmıştır. DSLR, kompakt fotoğraf makinesi ve hatta kimi cep telefonlarında otomatik beyaz dengesi özelliğinin yanı sıra ön tanımlı beyaz dengesi ayarları da kullanılabilmektedir. Mesela halojen lamba kullanırken doğrudan lamba simgesinin olduğu ‘Tungsten’ beyaz dengesi kullanılabilir. Bazen de belli bir etki elde etmek istediğimizde farklı beyaz dengesi seçeneklerini kullanabiliriz.
İpucu: Eğer portre çekerken daha sıcak ten tonları elde etmek isterseniz, AWB yerine Gölge/’Shade’ seçeneğini seçebilirsiniz.
Beyaz dengesi simgeleri ve anlamları
Beyaz dengesi simgeleri ve anlamları
Yukarıdaki tabloda fotoğraf makinenizdeki beyaz dengesi simgelerini ve onlara karşılık gelen ışık kaynakları ve renk sıcaklığı değerlerini görüyorsunuz. AWB ve ön tanımlı beyaz dengesi seçenekleri hemen hemen tüm fotoğraf makinelerinde mevcuttur. Günümüzde çoğu makinede kullanıcı tanımlı beyaz dengesi seçeneği de mevcutken manuel Kelvin değerinin girilebildiği seçeneği her makine sunmaz.
Peki beyaz dengesinin renk sıcaklığı üzerindeki etkisi nasıldır? Güneş ışığı ve insan üretimi ışık kaynakları farklı renk sıcaklıklarına sahiptir ve fotoğraf makinesince farklı şekillerde algılanırlar. Beyaz dengesi sistemi ortamdaki renk tonlarını nötrleştirmeye çalışır. Eğer renk sıcaklığı çok yükselirse fotoğraftaki renkler mavi tonlara kaymaya başlar. Fotoğraf makinesi maviye kayan renk tonlarını nötr hale getirebilmek için renklere turuncu katar. Benzer şekilde eğer ortamı aydınlatan ışık kaynağı akkor lamba ise renk tonları turuncuya kayar. Beyaz dengesi sistemi bu durumda da nötr renk tonları elde edebilmek için sahneye mavi renk tonları katar. Florasan lambalar ise yeşil renk tonlarına kaymaya neden olurlar ve bunun önüne geçmek için sistemce renk tonlarına ‘magenta’ rengi katılır.
Beyaz dengesinin fotoğraf üzerindeki etkisi.
Beyaz dengesinin fotoğraf üzerindeki etkisi.
Soru: Neden AWB kullanmıyoruz?
Cevap: AWB yani otomatik beyaz dengesi çoğu durumda doğru beyaz dengesini seçer. Eğer hangi beyaz dengesini seçmeniz gerektiği konusunda emin değilseniz kararı makineye bırakabilirsiniz. Fotoğraf makinesi bu modda iken, tüm sahnenin renk tonlarını analiz ederek ortam ışığının sıcaklık değerini bulmaya çalışır. Eğer sahnede baskın bir renk varsa ya da makinenin nötr ton olarak alabileceği bir ton yoksa o zaman AWB yanılabilir ve fotoğrafta belli bir renge doğru kayma görülebilir. Kimi durumlarda ise fotoğrafçı olarak farklı bir renk sıcaklığı kullanmak isteyebilirsiniz (sıcak ten tonları için ‘gölge’ kullanmak gibi).
Fotoğraf makinesinin AWB sistemi sahnedeki baskın mavi gökyüzü nedeniyle yanılmış.
Fotoğraf makinesinin AWB sistemi sahnedeki baskın mavi gökyüzü nedeniyle yanılmış ve fotoğraf mavinin tonları olarak çıkmış. Eğer ham olarak çekim yapmışsak, çekim sonrasında yazılım yoluyla sahneye turuncu ekleyerek bu renk kaymasını giderebiliriz.

Kendi beyaz dengenizi ayarlayın

Mevcut beyaz dengesi ayarları tam olarak işinizi görmediğinde, ya da mevcut ortam ışığının renk sıcaklığını belirlemek için kendi beyaz dengenizi ayarlayabilirsiniz. Gözünüzü korkutmasın çünkü oldukça basit bir yöntem. Bu işlem için ihtiyacınız olan bir adet beyaz ya da %18 gri kart yani makineye nötr renk tonuna sahip olduğunu bildiğimiz hedefi, işte bu benim nötr renk tonum diyeceğiz.
Soru: Beyaz mı yoksa %18 gri kart mı kullanmalıyım?
Cevap: Doğru pozlama yapıldığı sürece ikisini de kullanabilirsiniz. Beyaz hedef kullanmanın riski eksik pozlama yapılma ihtimali çünkü doğru pozlanmayan hedef ile elde edilecek renk sıcaklığı değeri yanlış olabilmekte. Bu konuda mesela Canon, %18 gri kart kullanarak daha doğru beyaz dengesi ayarlayabileceğinizi kullanım kitapçığında belirtmekte.
Hazır reçete:
Burada genel kullanımı anlatacağız. Makine modeline göre bu ayarların yerleri değişik olabilir, bunun için kullanım kitapçığına bakınız. Baktınız ama nasıl olduğunu anlayamadıysanız, yorum kısmına yazın cevaplamaya çalışalım. Bu hazır reçetede beyaz kart ve %18 gri kart kullanacağız. Ben ebay’den Güney Koreli bir satıcı olan bbosasi’den temin etmiştim. Merak edenler için de bir adet A4 kağıdı (Copier Bond, GSM:50, Renk:Beyaz) dahil ettim.
  1. Referans kartımızı sahneye, 30 derece açıyla ışık kaynağına bakacak şekilde yerleştiriyoruz. Gölgede kalmamasına ve ışık kaynağına dönük olmasına dikkat ediyoruz. Eğer ortamda doğrudan bir ışık kaynağı yoksa fotoğraf makinemize hafif açılı olarak bakması da yeterli olacaktır. Bir diğer dikkat etmeniz gereken nokta, referans kartımızın fotoğraf makinemizin ‘spot ‘ ölçüm alanında (orta AF noktasının etrafını çevreleyen daire) bulunması.
  2. Doğru ölçüm için az ya da çok pozlama yapılmamış olması gerekiyor o yüzden doğru pozlama yapıyoruz ki %18 gri kart burada ek olarak işe yarıyor;) (bkz. Doğru Pozlama yazımız).
  3. Makine/lens ikilisini referans kartımıza odaklayabilmek için AF konumundan MF konumuna geçiriyoruz (lens ve/veya makinenizin üzerinde bunun için bir düğme olacak).
Bu 3 madde tüm fotoğraf makineleri için ortak. Referans kartımızın fotoğrafını çekmek ve bundan okuma yaparak beyaz dengesini ayarlamak ise makineden makineye değişiklik gösteriyor. Bundan sonraki adımlar için fotoğraf makinenizin kullanma kılavuzuna bakınız.
Aşağıdaki örneklerde bu adımları izleyerek yaptığım beyaz ayarlarını görebilirsiniz. Odadaki tek ışık kaynağı, sahnenin üst solundan ışık veren 50Watt’lık GE Halojen lamba. Halojen lambanın verdiği ışık 3400K değerinde yani otomatik beyaz dengesinin (AWB) bulduğu sıcaklık ile Tungsten arasında bir değer. Kişisel beyaz dengesi ile elde ettiğimiz ise, halojen lambadan kaynaklanan sarımsı renk kaymasını dengeleyerek, beyazları gerçek ‘beyaz’ olarak fotoğrafımızda yakalayabilmek. %18 gri kart ve arka tarafındaki beyaz kart aynı sıcaklık değerini elde etmemizi sağladı ama poz ölçümünü %18 gri kartı kullanarak yaptığımı belirteyim. Düz A4 kağıt da hiç fena sonuçlar üretmedi (kağıdına göre değişecektir elbette) :)
Kişisel beyaz dengesi ayarlamak.
Canon EOS 5D, ISO100, f/4, 1/2", 70mm
Bazı DSLR modelleri için örnek kullanımlar:
Nikon D3000
Nikon D3000
Canon EOS 450D
Canon EOS 450D
Sony Alpha 500
Sony Alpha 500

Ham mı, JPEG mi çekmeliyim?

Kesinlikle ham (‘raw’) çekim yapın! ‘Neden?’ diye soranlar olabilir. Onlar için de özet geçelim :) Ham dosyalar, fotoğraf bilgisini sıkıştırmadan ham veri olarak saklarlar. JPEG ise makinenin o anki ayarlarına göre fotoğrafı belli bir sıkıştırma oranı ile sıkıştırarak oluşturulur yani elimizde piksel piksel renk bilgisinin olduğu bir sonuç dosyası vardır ve sıkıştırma sayesinde boyutlar küçülmüştür. JPEG çekenler genelde bu boyut farkından ve ek işleme ihtiyacı duymadıklarından JPEG tercih ederler. Boyut sorunu konusunda haklılar zira Sony Alpha 900′ün bir JPEG dosyası 6-12MB arasında değişirken ham dosyaları 36MB civarında olmakta. Büyük boyut göz korkutabilir ama ham dosyanın çekim sonrasında izin verdiği değişiklik JPEG’lerin izin verdiklerine göre çok daha fazla.
Konumuza yani renk dengesine dönersek şu şekilde toplayabiliriz. Adobe Photoshop gibi yazılımlarla JPEG dosyaları üzerinde de beyaz dengesi düzeltmeleri yapılabildiği doğru ama ham dosyalarda bu tek tıklama ile çok daha kolay halledilebilmekte. Mesela Adobe Photoshop Lightroom’da istersek sıcaklık değerini elle verebiliyoruz, istersek otomatik olarak hesaplatabiliyoruz, istersek de mevcut ön tanımlı beyaz dengesi seçeneklerinden birini seçebiliyoruz ve zamandan kazanıyoruz (Aşağıdaki ekran görüntüsünde bunu görebilirsiniz). JPEG dosyalarının sıkıştırılmış olduğunu ve sonradan işlenmede daha düşük kalite vereceklerini de unutmayalım.
ham_dosyada_beyaz_dengesi
Kaynak: Basçek.com

16 Mayıs 2013 Perşembe


Diyafram Nedir ? Fotoğrafı Nasıl Etkiler.